Son bir aydır Evliya Çelebi gibi geziyorum. Dünyanın etrafını dönecek kadar, yani 40 bin km yaptım. Bu sırada yazılarımı ihmal ettim. Bakliyat ve hububat ihracatçısı olduğumu pek az okurum bilir. Son altı ayda yazdığım ve yeni çıkacak olan iki kitabım var. Yazı yazmak zorunda olduğum üç dergi, üç internet sitesi bulunuyor.Öncelikle THY ile yaşadığım uçuş sorununu anlatmak istiyorum. Son 20 yıldır 35’i aşkın ülke gezdim, THY ve diğerleriyle sayısız uçuş yaptım. Ama hiçbirinde Hollanda’nın MartinAir ile yaşadığım rezaleti yaşamadım. THY ile uçtuğumu sanarak THY Toronto ofisinden bilet aldım. İki ülke arasında çifte verginin kaldırılması anlaşması parlamentolarda henüz onaylanmadığı için THY ara bir formül bulmuştu. Hollanda’nın Martinair hava yolları ile Avrupa’ya kadar yolcularını taşıması için anlaştı. 14 Ağustos’da İstanbul’a bilet aldım. Sorunlar, Toronto’dan ayrılmadan başladı. Martinair’in uçağı 6.5 saat geç kalktı. Olabilir dedim, aldırmadım. Fakat Amsterdam’da THY’ın dan Boarding Pass alanları bir sürpriz bekliyordu. Uçak geç kalktığı için 20 Euro ekstra para talep edildi. Toronto’da Martinair rötardan dolayı bir sonraki uçağı ayarladıklarını söylemişlerdi. O halde THY neden ekstra ücret istiyordu? THY görevlisi, 20 Euro’yu ödemezsek uçağa bindirmemekle tehdit etti. Ödeyeceğimiz meblağı Martinair’den tahsil edebileceğimizi savundu. Biletimizin ve faturamızın THY’ından kesildiğini belirterek, bunun mümkün olmadığını dile getirdik. Bu gibi durumlarda hava yolları topu birbirlerine atarlar. Ama müşteri sorunu hissetmeden çözülür. THY, sorununu Martinair ile çözemeyince müşterisine fatura etmek istedi. Yakışıksız bir durumdu. Gergin bir hava oluştu, 20’den fazla yolcu sinir krizleri geçirdi. Parayı vermek isteyenleri engelledim. Uçağa haraketlenen yolcuların önünü kestiler. Boarding başlamıştı ve orada kalakalmıştık. Tepem attı. En sonunda hiç istemediğim halde gazeteci olduğumu söylemek zorunda kaldım. Canada Türk, Almanya ve Türkiye’deki dergilerde köşe yazılarımda bu sorunu çözselerde çözmeselerde işleyeceğimi belirttim. Bize yaşattıklarını yazacağımı, THY’nun imajının bozulacağını, bu nedenle yolcuları boş yere incitip üzmemelerini tavsiye edince, THY görevlisi yelkenleri suya indirdi. Bir dakika içinde güya Martinair müdürüyle görüşüp sorunu halletti. Sinir harbini kazanmıştık. Amsterdam’dan İstanbul’a THY uçağı ile geldiğimiz için artık mutluyduk. Ancak sorunlar İstanbul’a indiğimizde tekrar karşımıza çıktı. Bavulları bulamadık. Amsterdam dan inen uçakların tarafında bavullarımızı bir saati aşkın boş yere bekledik. Bavullarımız Kopenhag tarafında çıktı. Çünkü biz meğerse THY’nın değil halen Martinair’in yolcusuymuşuz. THY, Toronto’dan direkt uçuşlara başlayana kadar bu sorunlar yaşanmaya devam edebilir. Bu notu THY’nın Kanada sorumlusu Hilmi beyin dikkatine yazıyorum. Acımasız bir rekabet piyasasında boğuştuklarının farkındayım. THY’nı her zaman savundum ve tercih ettim. Hatta Ottawa Büyükelçimizi illa ki Montreal’den başlasınlar diye dayattığında illa ki Toronto dedim. Halen arkalarındayım, sonuna kadar savunurum. Ama müşteriyi velinimetleri bilip bir daha benzer bir sorun yaşatmamaları için Amsterdam’daki görevlilerini uyarmalarını diliyorum. Unutmayın, müşteri her zaman haklıdır."...
Faruk Arslan 02.Eylül.2006
(Sadece Direkt ucusla ilgili kisim kopyalanmistir. Yazinin tamami http://www.sonsaniye.net/yazar6051.htm internet adresinde bulunmaktadir.)
Perşembe, Ekim 12, 2006
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder