http://www.airporthaber.com/hb/detay.php?id=6636
Geçtiğimiz haftanın en büyük kepazeliği herhalde THY’nin rötar ve sefer iptalleriydi. Her gazetede sür manşet olan ve birçok yazarın köşesine taşıdığı bu olaylara bakıp da insanın yüreğinin cız etmemesi mümkün mü?
Şöyle biraz geriye gittiğimde THY’nin nasıl başarıdan başarıya koşmuş olduğunu hatırlıyorum hemen. Yıl 1993, Amerika’da yüksek lisans yapıyorum ve Anadolu Üniversitesi’nin düzenlediği Sivil Havacılık Sempozyumuna Amerikalı dekanımla birlikte davet almışız. Bir bildiri sunmak için Türkiye’ye geliyoruz. O dönem Cem Kozlu yönetimindeki THY sempozyumu desteklemek adına bize de 2 adet pas bilet kesmiş. New York’tan A–310 uçağımıza biniyoruz. Yolculuk 10 saat kadar sürüyor. Benim Amerikalı Hoca öylesine etkilenmiş ki hizmetten ağzı kulaklarında. Uçuş sırasında üzerinden düşen battaniyesini örten kabin Amiri ile her kafasını çevirdiğinde güler yüzle bir şey isteyip istemediğini soran kabin memurunu hala anlatır bana. Bir zamanlar ortak proje yaptığımız Fransızlar ucuz diye bizi Air France’la uçurup uyanıklık yaparak kendileri THY ile uçarlardı hizmet süper diye. İşte böyleydi THY bir zamanlar. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Mısır’daki ihtiyaç fazlası Amerikan C-47’lerini envanterine katarak Avrupa’nın en büyük filolarından biri olan, 1970’lerde Avrupa içinde ilk geniş gövdeli uçakları hizmete sokan başarıdan başarıya koşmuş ve sürekli gelişmiş, milli gururumuz bir şirket. Peki, niye bugün yerden yere vuruyoruz Türk Hava Yolları’nı? İşte benim problemim burada başlıyor. Çünkü herkes ağız birliği etmişçesine THY’nin kötü performansından bahsediyor. Yahu performansı kötü olan şirket değil ki, idarecileri. Hükümet ve iktidar partisi partizanlık yarışında, şirket ne yapsın. Problem şirkette değil havacılık konusunda kadrosu olmayan AKP hükümetinde. Bunun üzerine birde çoğunluk hükümeti elden gitmeden doldurulmaya çalışılan kadrolar eklenince olanlar oluyor. Anlayamadığım esas nokta ise bir başbakanın karnesine eksi not olarak düşülecek işler yapan bu grubu ve de partizanlığı niye hala sürdürdüğü. Çok ufak bir örnek belki ama bir otantik Çin lokantası düşünün. Yıllardır kendisini lezzette başarıya taşımış Çinli bir şefi var. Siz lokantayı devir alıyorsunuz ve ilk yaptığınız iş size iki mutfak arasında bir fark yok diye goy goy yaptıkları için Çinli aşçıyı bir Türk’le değiştirmek oluyor. Hiç bakmıyorsunuz ki adam Çin yemeği yapamıyor. Gelen Hunan Beef istiyor siz Ali Nazik sunuyor ve bununda Hunan Beef olduğunu iddia ediyorsunuz. Sorarım size kaç gün idare edersiniz bu yöntemle. İşte THY’de de olan biten bundan ibaret. Biri Sayın Başbakana havayolu işletmeciliği çocuk oyuncağı kayıkçısı da yapar otobüsçüsü de demiş olmalı ki hemen bütün idareciler emekli edilerek yerlerine İETT ve İDO kökenli yöneticilerle yıllarca uçak tasarımından başka havacılığın hiçbir dalına bulaşmamış öğretim üyeleri getirilmiş iş başına. Hâlbuki biraz inceleseler bazı departmanların hiçbir hükümet döneminde ellenmediğini görecekler. Her siyasi dönemde partizanlık rol oynayıp şirkete birçok parti tabanlı adam alındı ancak bunlar hep işçi memur bazında idi ve de şirketin binlerce uzman personeli arasında kaynayıp gidiyordu. Bu sefer şirkete adam alınmak değil ordu alındı resmen. Birde Başbakan 59 yeni uçağı bunlar işi biliyor diye kucaklarına attı AT’ye girebilme sevdasıyla. İş iyice zıvanadan çıktı. Öncelikle uçak tiplerini belirleyemedikleri için kendilerini 2000 millik bir daire içerisine hapsedecek bir filoyu satın almış oldular. Ardından kendi adamlarını işe alabilmek için eski personeli zorunlu emekli etmeye başladılar. Sonrasında nakit sıkıntısına düşüp şirketin %25’ini daha halka arz ettiler. Bir ikram ihalesini bile beceremedikleri için tüm dünya outsource yani taşeronlarla iş yaparken şimdi de kendi ikramlarını kurmaya çalışıyorlar. Her yıl bir genel müdür ve genel müdür yardımcısı değiştiriyorlar. Sürekli medya şov halindeler ancak hiçbir hatalarını kabul etmek ve de düzeltmeye çalışmak gibi bir irfan ve erdem sahibi değiller. Onlarca sefer rötara girip bir miktarı da ekip yetersizliğinden iptal oluyor hala sayın genel müdür bu hafta sonu tarihimizin en fazla yolcusunu taşıdık ve de okulların tatile girmesi bunda etken oldu diye kendini savunuyor. Bölüm bölüm gezip askere gönüllü toplar gibi eskiden uçmuş şu anda yerde çalışan kabin memuru arıyorlar. Yahu insanları emekli edip işten çıkardınız hiç mi aklınıza gelmedi her 50 kişiye en az 1 hostes kuralı? Peki, uçak içerisinde hostes beklerken mesaisi geçmesine rağmen şirketine sadakati dolayısıyla uçan pilotların sebep olacağı bir kazada şirketin altına gireceği sigorta ve mali sorumluluğu hiç hesaba katıyor mu bu süper eğitimli sözde havayolcular? Havayolu bir planlama işi bir satranç oyunudur. Her hamleyi yaparken 2–3 hamle sonrasını düşüneceksiniz. Bir zamanlar milletin medarı iftarı olan şirketi bugün havacılığı birkaç sene öncesine dayanan özel şirketlere niye reklam malzemesi yaptırıyorsunuz diye sormak lazım sayın Başbakan’a ve AKP hükümetine. THY’yi suçlamayı bırakıp her köşe yazarının bu konu geçtiğinde THY yöneticilerinin başarısızlığını gündeme getirmesi lazım. Baştaki yöneticiler şirketi kötü yönetiyorsa Atamızın kurdurduğu şirketin suçu ne? Hele Yalçın Bayer’in sayfasındaki haberi okuyunca insan bir Türk vatandaşı olarak iyice sinirleniyor. Söz konusu haberde işe yeni alınan bir erkek kabin memurunun günah olduğu için içki servisi yapmamak üzerine Kaptan’la girdiği tartışma kaleme alınmış. Yahu bugün Arap şirketleri bile içki servisi yaparken biz niye IV Murat devrine dönüyoruz ki? Hangi ülkede ve hangi yüzyılda yaşıyoruz Sayın THY yöneticilerine sormak gerek. Her neyse fazlada uzatmadan birkaç çözüm önerisinde bulunarak bitireyim istiyorum. THY öncelikle tepe yönetimini hemen değiştirerek bu işi bilen ellere teslim edilmeli bu bir. Emeklilik yaşı doldu diye daha önünde çalışacağı uzun yıllar olan deneyimli personel tekrar sözleşmelide olsa işe geri alınmalı bu iki. Hiç vakit kaybetmeden ve de şirket iflasın eşiğine gelmeden teslimatı yapılmamış kısa ve orta menzilli dar gövdeli uçaklar hukuki cezaları ödenmek kaydıyla orta ve uzun menzilli geniş gövdeli uçaklarla değiştirilerek teslimat süreleri bir iki sene ileriye kaydırılmalı ve gereken planlamayı yapacak süre kazanılmalı bu da üç. Böylece 1980’lerin teknolojisi olan A–320 uçakları yerine geleceğin teknolojisi olan B–787 ve A–350 gibi uçakları temel alan bir 21. yüzyıl filosu kurulabilinir. Sözün özü, şirketi çarmıha germek yerine onu bu hale düşürenlerle onları en başta atayanlardan soralım hesabımızı. Dr. Korhan Oyman Asst. Prof. of Aviation Management College of Aeronautics Florida Institute of Technology koyman@fit.edu
Salı, Haziran 20, 2006
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder